Retina Dekolmanı
Kornea Nakli nedir?
Halk arasında göz nakli olarak bilinen, aslında gözün sadece çeşitli hastalıklar sonucu bozulmuş olan en ön saydam tabakasının ölen bir kişiden alınan sağlıklı kornea dokusuyla değiştirildiği bir ameliyattır. Kornea nakli ameliyatında bağışlanan sağlıklı korneadan 6–9 mm çapında olabilen daire şeklinde bir parça çıkartılır ve alıcının (hastanın) korneasından da aynı büyüklükte bir parça çıkartılarak bu bölgeye dikilir. Ameliyat tercihan genel anestezi altında yapılır ama yaşlılarda lokal anesteziyle de yapılabilir. Ameliyatın süresi 15-20 dakikadır. Özel olgularda katarakt cerrahisi veya göz içi lensi değiştirilmesi gibi ameliyatlarla birlikte yapılırsa 1–2 saat sürebilir.
Son yılların teknolojik gelişmeleri bu ameliyatı en başarılı organ nakli ameliyatı haline getirmiştir. Tarihçesi 19.yüzyılın sonlarına dek giden kornea nakli,A.B.D’de yılda 40.000’in üzerinde gerçekleşmekte iken,ülkemizde bu sayı yılda yaklaşık 1.500 kadardır.Türkiye’de kornea teminatındaki güçlükler,binlerce insanın ameliyat için sırada beklemesine neden olmaktadır.Bununla birlikte kornea bankaları ve nakiller hakkında bakanlığın hazırladığı yeni yönetmelik bu sorunu çözecek niteliktedir.
Kornea naklini gerektiren durumlar
Kornea tabakasına ait yara ve iltihap sonucu korneanın saydamlığının bozulması. Kornea tabakasının saydamlığının kendiliğinden bozulması (kornea distrofisi denilen hastalık).Kaza sonucu kornea tabakasının yaralanmasıyla saydamlığının bozulması. Daha önce geçirilen bir göz ameliyatından sonra kornea tabakasının su tutarak şişmesi sonucu, kornea ödemi adı verilen durumun ortaya çıkmasıyla kornea saydamlığının bozulması ve görmenin azalması. Kornea saydamlığının bozulmayıp kornea şeklinin ileri derecede bozularak korneanın deforme olması(örneğin keratokonus)
Kornea nakli için gerekli kornea nereden alınır?
Kornea nakli için gerekli saydam tabaka ölen kişilerin gözlerinden sağlanmaktadır. Ancak her ölen kişinin korneası bu amaç için uygun olmamaktadır. Öncelikle kornea naklinden sağlıklı sonuç alınabilmesi için; korneanın önceki sahibinde olmaması gereken durumları belirtelim;
Ölen kişide herhangi bir göz rahatsızlığı bulunmamalı
Göz ameliyatı geçirmemiş olmalı
Kornea tabakası tamamen sağlam ve saydam olmalıdır
Ölen kişide mikrobik
Virütik hastalıklar
Kanser türü hastalıkların bulunmaması
Uzun süre komada kalmamış olması gerekmektedir
Ölen kişilerden özel eğitimli göz bankası elemanları tarafından alınan kornea, göz bankasında değişik incelemelerden geçirilerek kornea nakli için uygun kalitede olup olmadığı belirlenir. İstenen niteliklere uygun kornealar özel saklama kapları içine konularak ameliyatın yapılacağı merkezlere ulaştırılır.
Kornea nakli hangi hastalıklara yapılır?
Kornea Distrofileri (halk arasında beneklenme hastalığı diye bilinir) kalıtsaldır
Keratakonus (Korneanın konik olarak bozulması)
Kornea yaralanmalarından sonra
Geçirilmiş keratit (Kornea enfeksiyonu)
Katarakt cerrahisinden sonra korneanın saydamlığını kaybetmesi durumunda
Kimyasal yaralardan sonra
Bu saydığımız hastalıklarda kornea nakli sonrası kişinin tekrar görmesini kazanması için mutlaka gözün arkasındaki yapıların (damar ve sinir) sağlam olması gerekmektedir.
Kornea nakli ameliyatı nasıl yapılır?
Kornea nakli ameliyatı hastanın yaşına, genel durumuna ve gözün özelliklerine göre lokal veya çoğunlukla genel anestezi altında yapılır. Önce hastanın problemli kornea tabakası özel aletlerle yuvarlak olarak çıkartılır. Aynı büyüklükte kesilen verici korneası mikroskop altında çok ince ipliklerle alıcı göze dikilerek yerleştirilir.
Her ameliyatta olduğu gibi kornea nakli ameliyatında da kanama,mikrop kapma gibi bazı riskler sözkonusudur.Bunun dışında,ameliyat sonrası dönemde oluşabilecek özel bazı durumlar olabilir.Bunlardan en sık rastlananı,yüksek astigmatizmadır.Kornea nakli ameliyatından sonra hastaların büyük çoğunluğunda düşük veya yüksek derecede astigmatizma oluşmakta ve görme olumsuz yönde etkilenmektedir.Bu durumda,eğer astigmatizma düşük ise gözlük verilmekte,ancak yüksek astigmatizma mevcutsa astigmatizmayı azaltıcı bazı girişimlerin uygulanması gerekmektedir.Dikişlerin ayarlanması veya korneanın çizilmesi gibi işlemleri içeren bu girişimlerden sonra astigmatizma azalır.Ancak yine yüksek astigmatizma mevcutsa görmenin arttırılması için hastanın kontakt lens takması gerekebilir.Kornea nakli ameliyatından sonra doku reddi olasılığı mevcuttur.Fakat bu olasılık diğer organ ve doku nakillerine göre çok düşüktür.Bunun nedeni,korneanın damarsız bir doku olmasıdır.Doku reddi sözkonusu ise kanlanma,sulanma gibi belirtilerle birlikte kornea bulanıklaşır ve görme bozulur.Kornea giderek beyazlaşır ve görme iyice azalır.Eğer doku reddi reaksiyonu erken yakalanırsa ilaç tedavisi ile geri çevirilebilir.Fakat red reaksiyonu ilerlemiş ve kornea beyazlaşmışsa tekrar kornea nakli ameliyatı yapılmalıdır.
Kornea nakli ameliyatının avantajlı bir yönü birkaç kez tekrarlanabilmesidir.
Korneanın red riski var mıdır?
Her organ ve doku naklinde olduğu gibi kornea naklinde de red riski söz konusudur. Kornea dokusu damarsız olduğu için bu red oranı % 15 – 20 civarındadır. Red olan bir kornea yerine yeniden nakil yapılabilir fakat red oranı böyle hastalarda % 50 lere varabilmektedir. Örneğin, keratakonuıs ve distrofi (beneklenme) hastalarında ameliyatın başarısı yüksekken, kimyasal yaralarda bu oran oldukça düşmektedir.
Kornea nakli yapılan gözde renk değişikliği olur mu?
Göze rengini veren doku (iris dokusu) korneanın arkasında bulunan dokudur. Eğer ameliyattan önce iris dokusu sağlam ise kornea naklinden hemen sonra göz eski rengini alacaktır, yani renk değişikliği olmayacaktır.
Kornea nakli olan hastalar nelere dikkat etmelidir?
Kornea nakli olan hastalar özellikle ilk zamanlarda gözlerini kuvvetli ovuşturmaktan kaçınmalı, vurma çarpma gibi travmalardan korunmalı ve hijyene çok fazla dikkat etmelidirler.
Gözlerde ağrı, kızarıklık, görme bulanıklığı, ışığa karşı hassasiyet hissettiklerinde en yakın göz doktoruna müracaat etmeleri gerekir. Bu saydığımız belirtiler red reaksiyonunun belirtileri olabilir ve acil tedaviyi gerektirir.
Kornea nakli olan hasta ile operatörü arasında sıkı bir işbirliği olmalıdır. Sadece operasyonun iyi olması yeterli değil; operasyon sonrası özellikle ilk 1- 2 sene takip ve tedavi de ameliyatın başarısında etkilidir.
Intralase-Kerotoplasty (Lazer ile kornea nakli)
Bazı kornea hastalıklarının nihai çözümü olan kornea nakli (keratoplasti) bugün lazer yardımıyla yapılabilir hale gelmiştir. Kornea gözün en önde yer alan saydam tabakası olup, en çok optik kırıcılığın sağlandığı bölgedir. Kornea şeffaflığını ve şeklini bozan hastalıklar bu nedenle direkt olarak yakında ve uzakta görmeyi bozar. Bu hastalıklar sonradan edinilebildiği gibi bazen doğuştan mevcutturlar. Korneanın doğuştan gelen lekeleri, şekil bozuklukları bazen hayatın erken dönemlerinde kornea değişimi gerektirirler. Kornea nakli gerektirebilen sık görülen bir diğer neden de göz travmalarıdır. Erken gençlik dönemlerinde başlayıp başlangıçta gözlük kusuru olarak tanı alan hastaların bir kısmında keratakonus denilen korneanın şekil bozukluğu bir hayli sık görülmektedir. Bu hastalar sürekli artan göz numaraları ve giderek az görme şikayetleri ile başvururlar. İleriki dönemlerinde sivrileşip aşırı incelmiş korneanın işlevini yapabilmesini imkansız hale getirebilir ve kornea nakli gündeme gelir.
Bugüne kadar uygulanan standart kornea ameliyatlarında hasta kornea bir bütün olarak alınmakta ve verici korneayla yer değiştirilmekteydi. Günümüzde femtosecond lazer (intralase) teknolojisinin gelişmesiyle korneada her türlü kesi yapılabilir hale gelmiştir. Intralase teknolojisinin kullanımı ilk olarak, lazerle miyop, hipermetrop, astigmat tedavisinde başlatılmıştır. Bu ameliyatların çok güvenilir ve komplikasyonsuz yapımına imkan sağladığı görünmektedir.
Aynı teknolojinin kornea naklinde kullanılması ise korneada sadece hastalıklı kısmın ayrılarak yine verici korneadan bu ölçüde dokunun nakline imkan sağlamaktadır. Intralase Keratoplastide sağlıklı- hasta doku ayrımının yapılabilmesinin en büyük avantajı organ reddi olasılığının neredeyse olmayışıdır. Her organ nakli ameliyatında olduğu gibi kornea naklinde sonradan organ reddi olabilir. Lazerle kornea naklinin bir diğer avantajı kornea dikişlerinin daha kısa sürede alınması ve ilaç kullanım süresinin standart yönteme göre daha kısa olmasıdır. Lazerle kornea nakli tamamen lokal anestezi altında yapılabilir ve genel anestezinin risklerinden korunulmuş olunur.
Korneaya yabancı cisim kaçmasının sonuçları nelerdir?
Toz, demir çapağ gibi yabancı cisimler epitel abrazyonuna neden olup korneaya gömülebilirler. Bu durumda hasta şiddetli batma şeklinde ağrı, sulanma, kızarıklık, fotofobi yakınmaları ile başvurur.
Bu hastalarda konjonktival forniksler dikkatle kontrol edilir, olası yabancı cisim varlığı araştırılır. Yabancı cisim fazla gömülü değilse lokal anestezik damla göze damlatıldıktan sonra steril iğne ucu ya da yabancı cisim forsepsi oblik pozisyonda tutularak mümkünse biomikroskopik bakı altında, kazınarak çıkarılır. Proflaktik olarak antibiotikli damla başlanıp epitel iyileşene kadar göz baskılı şekilde kapatılır.
Retina Damar Tıkanıklıkları
Retina ven tıkanıklıkları diyabetten sonra retinanın damar hastalıkları arasında ikinci sırada yer alır. Esas problem, retina damarlarının duvarında oluşan hasardır. Hipertansiyon, glokom (yüksek göziçi basıncı), damar sertliği, pıhtılaşma problemleri ve diyabeti olan hastalar risk altındadırlar. Sıklıkla 50-60 yaş arasında görülür. Santral retinal ven tıkanıklığı ve ven dal tıkanıklığı diye bilinen iki tipi vardır.
Hastalar genelde ani ağrısız görme kaybı şikayeti ile başvururlar. Yapılan muayenede erken aşamada tıkanıklığın sonrasındaki bölgede, retina içine kanamalar, retinada sıvı toplanması (retinal ödem), madde birikimleri (yumuşak eksudalar) görülür. İleri evrede ise kanamalar geri çekilir ancak ödem devam edebilir. Yeterince beslenemeyen retinada anormal yeni damar oluşumu ve buna bağlı sorunlar olabilir.
Retina ven tıkanıklıklarının tedavisinde klinik duruma göre takip, laser ile fotokoagulasyon veya cerrahi teknikler uygulanabilir.
II. Retina arter tıkanıklıkları :
Retinal arter tıkanıklığı, santral retinal arter ya da onun dallarından birinin tıkanması sonucunda oluşur. Bu tıkanmaya genellikle kan dolaşımındaki küçük bir emboli neden olur. Yüksek kollesterol, kalp hastalığı, arteriyoskleroz, sistemik hipertansiyon, diyabet ve glokom retinal arter tıkanıklığı için risk faktörleridir. Tıkanıklık sonucunda tıkanan arterin beslemesi gereken bölgede yetersiz oksijenlenme gerçekleşir ve tüm bunların sonucunda kalıcı görme kaybı oluşur. Hastalar genelde ani ağrısız görme kaybı şikayeti ile başvururlar. Görme kaybını derecesi tıkanmanın olduğu nokta ile alakalıdır. Rutin bir gözdibi muayenesinde tanı konulabilir.
Retina arter tıkanıklıklarında, tıkanıklığın oluştuğu ilk saatlerde tedavi acil olarak yapılırsa bazı hastalarda düzelme olabilmektedir ancak ileri dönemlerde görme kaybının geri döndürülmesi mümkün olamamaktadır. Tıkanıklığın ilk saatlerinde hiperbarik oksijen tedavisi faydalı olabilmektedir. Ayrıca göz küresine masaj uygulanarak tıkanıklığa sebep olan embolinin periferiye giderek, daha az görme hasarına yol açmasına gayret edilir.
Sonuç olarak, ani, ağrısız, geçmeyen görme kaybı şikayeti olan hastalara, vakit kaybetmeden, en yakın göz doktoru uzmanına başvurmaları önerilir.
Retina damar tıkanıklığı geçiren hastaların daha sonra gelişebilecek komplikasyonları engellemek amacıyla göz hekimleri tarafından takibi son derece önemlidir.
Gözün en ön kısmında yer alan saydam tabaka olan korneanın ilerleyici incelme ve sivrileşmeye giden, sebebi bilinmeyen bir hastalığıdır. Toplumda görülme sıklığı 1 / 2000’dir. Genetik yatkınlığın yanında özellikle çocukluk çağında vernal (bahar) konjuktiviti geçirenve gözünü ovuşturarak kaşıyan çocuklarda keratokonus görülme sıklığı fazladır.
Gizli Keratokonus
Gizli Keratokonus bulunan hastalarda;
• Miyop astigmat değerlerinin gitgide artması,
• Gözlükle de görme keskinliğinde artmama durumlarında keratokonus açısından sorgulanmaları gerekir.
Gizli keratokonusu olan hastaların durumu genellikle göz tembelliği olarak değerlendirilebilir ve klinik olarak yanıltıcı olabilirler. Ancak korneal topografi tetkiki tanıya yardımcı olabilir. Bazı keratokonuslu olgularda korneal dikleşme, kornea transplantasyonu (nakli) gerektirecek kadar hızlı seyredebilir. Keratokonus genellikle ergenlik döneminde başlayarak 20 – 40 yaşlar arasında ilerleme gösterir. 40 yaşından sonra çoğu olguda durağanlık gösterir.
Keratokonus nasıl tedavi edilir ?
Keratokonus tedavisinin hastalığın aşamasına bağlı olan tedavi şekilleri vardır. Bunlar,
• Kontakt Lens uygulaması, (Sert lens, yarı sert lens)
• Kornea içi halka,
• UV Crosslinking,
• Kornea nakli (Keratoplasti) olarak sayılabilir.
Kontakt Lens uygulaması
Keratokonusta yarı sert tipte kontakt lens ile iyi bir görme elde edilebilir. Ancak hastanın kontakt lens kullanmaya istekli ve bulunduğu ortamın hijyenik koşullarının uygun olması gerekir. Bu şartlar altında kornea – kontakt lens uyumu sağlanırsa hasta uzun yıllar boyunca bu şekilde hayatını sürdürür.
Kornea içi halka tedavisi
Kontakt lens kullanamayan ya da gözüne kontakt lens uymayan hastalarda ve keratokonusun ileri döneminde değilseler kornea içi halka uygulaması iyi bir alternatiftir.
UV Crosslinking tedavisi
Yukarıda bahsedilen tedaviler arasında göze dokunulmadan sadece ışın gönderilerek uygulanan tek tedavi yöntemi crosslinking tedavisidir. Keratokonus hastalarında incelmiş ve dışbükeyliği artmış kornea tabakasına, riboflavin damlatıldıktan sonra yaklaşık yarım saat – 1 saat kadar UV-A ışını gönderilir. Bu tedavi sonrasında kornea tabakası güçlendirilir. Gözlük numarasında artma şikayeti ile başvuran keratokonus hastalarında, crosslinking sonrasında artmanın durması yanında, varolan numaralarında da azalma olması da beklenir.
Kornea Nakli (Keratoplasti)
Keratokonus hastalığının son döneminde başvurulan tedavi yöntemi kornea nakli yani keratoplastidir. Keratoplasti; Halk arasında göz nakli olarak da bilinen, ama esas olarak gözün yalnızca çeşitli hastalıklar sonucu bozulmuş olan en ön saydam tabakasının sağlıklı doku ile değiştirildiği cerrahi bir işlemdir.